IŞIL IŞIL KIPIR KIPIR BİR ÜLKE: GÜNEY KORE

IŞIL IŞIL KIPIR KIPIR BİR ÜLKE: GÜNEY KORE

17 Haziran 2012, saat 19.15 uçağıyla Qatar Airways’le Katar aktarmalı olarak Güney Kore’nin başkenti Seul’e gitmek üzere Esenboğa’ya gidiyoruz. 3 saat 35 dakika sonra Doha’ya varıyoruz. Doha’dan Seul Incheon Havaalanına ise 9 saatte varıyoruz. G.Kore bizden 6 saat ileri.

Seul’e ilk gittiğimizde Myeongdong denilen bölgede biraz dolaşmaya çıkıyoruz. Çünkü otelimiz (Ramada Suites) bu bölgede. Burası Seul tren istasyonuna çok yakın. Ayrıca Myeongdong bizdeki İstiklal gibi çok işlek; geç saatlere kadar açık mekanlar var. Burada Saffron adlı Arap restaurantı sandığımız, ama aslında Pakistan kökenli olduğunu öğrendiğimiz bir restauranta gidiyoruz. Çünkü kendimizi Uzakdoğu mutfağını tatmak için henüz hazır hissetmiyoruz :)

Ertesi gün geleneksel Kore evlerinin bulunduğu Bukchon’a gidiyoruz. Buradaki evlerden birinin içini geziyor ve erik çayı içiyoruz. Ondan sonra buraya çok yakın olan “Gizli Bahçe”siyle ünlü Changdeokgung ve yanındaki Changgyeonggung saraylarını geziyoruz. Sarayları çok sade, bizdeki gibi şatafatlı değil. Bu arada, 17.30’da kapandığı için gizli bahçeyi göremeden dönüyoruz.

Geleneksel Kore evleri

Daha sonra Insa-dong bölgesine gidiyoruz. Burası trafiğe kapalı. Cafelerin ve el sanatları dükkanlarının bulunduğu bir alan. En çok bu bölgeyi beğeniyoruz. Burada yere oturulan geleneksel bir restauranta gidiyoruz. Restaurantta Korelilerin geleneksel yemekleri kimchiyi tadıyoruz. Kimchi, bizdeki lahana turşusuna benzeyen acılı bir yemek. Kimchili pancake’i de tadıyoruz. Kimchi, Kore’de çok tüketilen ve çok sevilen bir yemek. Bir de fotoğraf çekilirken hani cheese falan denir ya burada kimchiiiiii demeleri de çok hoş :) Yine Insa-dong’ta geleneksel tatlılarını da deniyoruz. Ayrıca burada bir de Maraş dondurmacısına rastlıyor, ama pek de beğenmiyoruz.

Insa-dong bölgesinde bir restaurant

Akşama doğru Seul Kulesi’ne gidiyoruz. Burası Namsan Parkı’nın içinde. Tepesine asansörle çıkılıyor. Bu alanda aynı zamanda Seul'un dünyanın farklı şehirlerine olan uzaklıkları da belirtilmiş. Ankara’ya olan uzaklık için 7,756 28 km şeklinde yazıyor.

Buradaki cafelerden birinin yanında çok sayıda anahtarlığın takılı olduğu bir yer var. Anahtarlıklardan birine biz de herkes gibi isimlerimizi ve o günün tarihini yazıyoruz.

Akşam Itaewon bölgesine gidiyoruz. Orada Pasha adlı Türk restaurantına (dönerci+dondurmacı) rastlıyoruz. Bu bölgede genelde Ortadoğulu restaurantlar ve bir de cami var. Ayrıca bu bölge Amerikan üssüne de çok yakın. Ama biz bu bölgeyi pek de sevmiyoruz.

Ertesi sabah Hanok Village’e metroyla gidiyoruz. Çünkü taksicilerin grev yapacağı tutuyor :) Burada taksi fiyatları çok tutmuyor ve bazen çok pratik oluyor. Metro ağı ise gerçekten çok gelişmiş. Bir sürü hat bulunuyor. Bu hatların bir de renkleri var. Bir metro hattı haritası edinirseniz hiç fena olmaz. Bir de mutlaka Korecesini de edinin. Çünkü İngilizce telaffuzları çok farklı ya da İngilizce’yi pek bilmiyorlar. Zaten şimdiye kadar İngilizce konusunda en çok zorlandığımız ülkelerden biri burası oluyor. Ancak, adres sorduğunuzda, sizi sorduğunuz yere kadar götürme gibi bir adetleri var. Gerek yok falan deseniz de ısrarla götürüyorlar. Bu hareketleri gerçekten bizi çok şaşırtıyor.

Hanok Village’e dönecek olursak, burası geleneksel evlerin olduğu bir köy. Burada ayrıca geleneksel dans gösterisi ve taekwondo show izliyoruz. Yine bu evlerden birinde geleneksel kıyafetlerimizle fotoğraf çekilip çay seremonisi şeklinde yeşil çay içiyoruz.

Hanok Village

Geleneksel Kore kıyafetleri

Hanok Village’den sonra Dongdaemun Market’a gidiyoruz. Burası Maltepe pazarı gibi bir yer, pek de beğenmiyoruz :)

Oradan Yongsan Elektronik Pazarı’na gidiyoruz. Burada çok çeşitli elektronik eşyalar var. Kendi markaları olan Samsung vs. daha ucuza elde edebiliyorsunuz.

Akşam ise Gangnam bölgesine geçiyoruz. Burası Seul'ün en lüks restaurant ve mağazalarının bulunduğu ve gençlerin vakit geçirdiği ışıl ışıl bir alan. Bölge yeni geliştiği için tamamıyla gökdelenlerle çevrili. Bağdat Caddesi gibi geniş bir yol ve çevresinden oluşuyor.

Ertesi gün Seul Tren İstasyonu’ndan Busan’a gitmek üzere yola çıkıyoruz. Yolculuğumuz 2,5 saat sürüyor. Yolda bol bol pirinç tarlaları görüyoruz. Zaten ülke genel olarak yeşil. Busan istasyonuna vardığımızda yine bir turist haritası ediniyoruz. Busan’ın haritalarını tren istasyonunda bulunan turist danışmadan temin edebilirsiniz. Haritalar özellikle taksi şoförlerine gideceğiniz yeri tarif etmek açısından çok faydalı. Biz de bu harita sayesinde Birleşmiş Milletler Şehitliği, Busan Kulesi ve Fish Market’e kolaylıkla gidiyoruz.

Birleşmiş Milletler Kore Şehitliği çok güzel dizayn edilmiş. Biz hemen Türk şehitliğine gidiyoruz. Burada ilgimizi, şehitliğe bırakılan memleket toprağı ve diğer bazı eşyalar çekiyor.

Kore Şehitliği

Oradan Busan Tower’a gidiyoruz. Burası da Seul Kulesi gibi çevreyi en iyi izleyebileceğiniz yerlerden biri ve etrafı yeşil parkla çevrili.

Busan Tower’dan sonra akşam yemeğimizi yemek için Fish Market yanındaki bir alışveriş merkezinde bulunan açık büfe bir restaurant olan “Oase Seafood Buffet”a gidiyoruz. Sushi, karides, vs. yiyoruz.

Akşam geç saate kadar tren mevcut. Biz de geç bir saatte Seul’e geri dönmek için trene biniyoruz.

Ertesi sabah Kuzey Kore sınırına yapılan Paju ve Panmunjeom olarak bilinen geziye katılmak için Lotte Otel’in 3. katındaki tur acentesine gidiyoruz. Bu bölgeye bireysel olarak gidilmediği için mecburen tur grubuyla yola çıkıyoruz. Tura katılmadan önce bizi bir çok konuda uyarıyorlar. Öncelikle askılı, dizüstü, transparan veya askeri kıyafetlere benzeyen kıyafetler giymek, ucu açık ayakkabı giymek yasak deniliyor ve uyarılıyorsunuz. Ayrıca mimik yapmak ve ani hareket yapmak yasak. Gittiğinizde başınıza gelecek her türlü şeyden kimsenin sorumlu olmadığına dair bir de kağıt imzalatıyorlar.

Tur öncelikle Filipinli askerler anıtının ziyareti ile başlıyor, ardından birkaç yerde daha durarak ve özel olarak aranarak sınır bölgesi olarak Panmunjeom'a ulaşıyorsunuz. Tam sınır noktasında uzaktan Kuzey Koreli askerleri görebiliyorsunuz, kesinlikle Kuzey Koreli askerleri parmağınız ile işaret etmemeniz ve ani hareket yapmamanız söyleniyor. Ardından barış görüşmelerinin yapıldığı bir odaya geçiyorsunuz; burada savaş hakkında kısa bilgiler veriliyor.

Turdan sonra tekrar Insa-dong’a gidip bir yerde ginsengli çay-çorba karışımı bir şey içiyoruz. Ama hiç beğenmiyoruz.

Akşam ise Fish Market’a gidiyoruz. Amacımız ıstakoz yemek. Burada önce yiyeceğiniz balık vs.yi seçip alıyorsunuz. Sonra da hemen arka tarafındaki küçük geleneksel restaurantlarında pişirttirip yiyorsunuz. Biz de ıstakozumuzu satın alıp pişirttiriyoruz, ama vakit darlığından paket yaptırıp Seul istasyonuna havaalanına gitmek üzere yola koyuluyoruz. Istakozumuzu da istasyonda yiyerek bir ilke imza atıyoruz :) Istakozun bakışlarını hâlâ hafızamızda :)

  • Etiketler

  • Sende Yorumunu Bırak

    1. Elif Kazan
      2017-08-07

      yazınızı beğenerek okudum. gitmeyi düşündüğüm yerler arasında bu yazıyı okurken bile heycanlandım.

    2. Sezayi Duran
      2017-12-24

      Çok sade yalın bir dil kullanılmış . Sanki sizlerle beraber bizlerde dolaştık

    • Hakkımızda

      Bir zamanlar TRT’de yayımlanan “Az Gittik Uz Gittik” adlı yarı çizgi film, yarı belgesel tadında bir program vardı. Hiç kaçırmadan izlerdik. Yine Jules Verne’nin kaleme aldığı macera romanı “80 Günde Devrialem”i severek okur, çizgi film uyarlamasını ilgiyle takip ederdik. Meğer tüm bunlar içimizde filizlenen dünyayı gezme aşkını...Devamı

      • Bangkokun tapınakları
      • Amber Fort
      • Tropical Garden
      • Altın Buda Heykeli
      • Kutuplarda selfie
      • Tac Mahal girişi
      • Safaride yolumuza çıkanlar
      • Kutubiye Camii
      • Malula
    • Dünya Kazan, Biz Kepçe