Yıl 2011 ve aylardan Haziran… Bu kez Güney Amerika’nın en canlı şehri Rio’dayız. İngilizcesi River of January; yani Ocak Nehri. Portekizli gemiciler bu bölgeyi Ocak ayında keşfettiklerinden Rio adını vermişler.
İspanya aktarmalı 14 saatlik uçak yolculuğu sonrası Brezilya’nın en büyük 2. kenti Rio’ya varıyoruz. Türkiye’den 6 saat gerideyiz. Fast and Furious (Hızlı ve Öfkeli)’un çekildiği dünyaca ünlü Copacabana Plajına nazır otelimize yerleşiyoruz. Ekvatora yakın bir bölgede yer aldığından, kış olmasına rağmen hava oldukça güzel.
Dünyaca ünlü Copacabana Plajı
Portekizce Brezilya’nın resmi dili. Dünyanın en yoğun Katolik nüfusuna sahip.
Rio’da ilk güzergahımız Corcovado Tepesi oluyor. Toplu taşıma araçlarından yararlanarak kambur anlamına gelen bu tepeye varıyoruz. Otobüsteki uyarı işareti de dikkatimizden kaçmıyor. Hasta, yaşlı ve engellilere yer verilmesi gereken koltuklara bir de obez işareti eklenmiş. Amacımız bu tepe üzerinde yer alan şehre hakim İsa heykelini görmek… Her yer yemyeşil. Keza Tijuca Milli Parkı burada yer almakta.
Tepede yer alan “Reedemer” yani “Kurtarıcı İsa Heykeli” yaklaşık 32 m. uzunluğunda ve dünyanın 7 harikasından biri. Sağ eli güneyi, sol eli ise kuzeyi gösteriyor.
Gezimize tropik meyvelerin bir karışımı olan koyu kırmızı renkli Açai içeceğiyle ara veriyoruz. Biraz ferahladıktan sonra gezimize devam ediyoruz. Yeni rotamız ise Sugar Loaf Dağı. “Tatlı gezinti” anlamına gelen bu bölgeye teleferikle varıyoruz. Teleferikte Atlas Okyanusunun eşsiz manzarasını seyre dalıyoruz.
Akşam yemeğimizi Copacabana Plajına nazır bir restaurantta yiyoruz. Yediğimiz palmiye otlu balık için görece fahiş bir hesap ödüyoruz.
Ertesi gün adını favela bitkisinden alan gecekondu bölgesine gitmek için orada oturan rehberimiz Louisa’yla anlaşıyoruz. Bu bölge, nispeten daha yoksul kesimlerin ikamet ettiği “arka mahalle”lerden oluştuğu için rehbersiz gitmememizi öneriyorlar. Gezimizin başında meşhur samba okullarını görüyoruz. Şubat ayındaki Rio Karnavalına hazırlanıyorlar. Bir kişinin ancak yürüyebildiği dar sokaklarda gezimize devam ediyoruz. Yolda mola vererek Caipirinha içiyoruz. Brezilya likörü “cachaça”nın limon, şeker ve buzla karışımından elde edilen popüler alkollü içkileri. “Caipirinha”larımızı içerken bir yandan da Louisa ile meşhur Brezilya dizileri üzerine sohbete koyuluyoruz. Köle Isaura’dan bahsedince, hâlâ o diziyi mi izliyorsunuz diye bize oldukça şaşırıyor. Daha sonra yolumuzun üstündeki lego gibi rengarenk evlerin önünde bir fotoğraf çektiriyoruz.
Gecekondu bölgesi: Favelalar
Akşam üstü meşhur Brezilya kahvelerini tatmak için merkezdeki Colombo’ya gidiyoruz. Tarihi eskiye dayanan bu cafede kahvelerimizi içtikten sonra samba izlemek için bir gece kulübüne geçiyoruz.
Ertesi sabah Arjantin – Brezilya – Paraguay sınırlarında yer alan Iguassu’ya gitmek için havaalanına gittiğimizde bir sürprizle karşılaşıyoruz.
Meğer Arjantin’de yer alan havaalanından uçağa binmemiz gerekiyormuş. Vakit kaybetmeden bir taksiye binerek Brezilya – Arjantin sınırını geçiyor ve yeni havaalanına varıyoruz. Amazon ormanlarının uçaktan görüntüsü görülmeye değer… Şimdi yeni bir macera bizi bekliyor.
CENNETTEN BİR KESİT: FOZ DO IGUAÇU
Foz do Iguaçu (Brezilya’daki ismi) kenti de yine “slow-citte” yerlerden biri. Göz alabildiğine yeşil bu yerde sanki hiç kimse yaşamıyor. Biraz dinlendikten sonra Macuco Safari yapmak için yola koyuluyoruz. Anahtar kelimemiz “centro” ile otobüsle merkeze geliyoruz. Portekizcede öğrendiğimiz en önemli ve yararlı kelime bu oluyor.
Önce Tabiat Parkı’nı geziyoruz. Etrafta bolca “rakun” var. Türkiye’den alışkın olmadığımız bu hayvan türüne yaklaşmakta biraz tedirgin oluyoruz.
Tabiat Parkı
Can yelekleri ve yağmurluklarımızı giyerek şelaleler bölgesini (İguazu Şelaleri – Iguazú Falls) gezmek için botlarımıza biniyoruz. Şelaleleri uzaktan izleyeceğimizi sanarken, altlarından geçerek ıslanmak harika bir deneyim oluyor. Burada yüzlerce şelale var. “Şeytan boğazı” denilen, debisi en yüksek şelalenin ise, sadece yanından geçmekle yetiniyoruz. Bot safarisinin ardından bakı noktalarından geçerken gördüğümüz şelalelere eşlik eden gökkuşağı eşsiz bir manzara oluşturuyor.
Iguassu Şelaleri: Şeytan Boğazı
Hollywood filmlerinde bolca yer alan genelde de Meksika sınırında göçmenlerin kullandığı köhne otobüslerle 45 dakika uzaklıktaki Paraguay’a geçmeye niyetleniyoruz. Ancak; zamanımız elvermiyor ve otelimize geri dönüyoruz.