Seul tren istasyonundan 22’yi 23 Hazirana bağlayan gece 00.50 uçağıyla Doha’ya doğru yola koyuluyoruz. Yerel saatle sabah 05.05’te Doha’dayız. Dönerken 10.15 saat sürmüştü. Bunun rüzgar vs.yle bir ilgisi varmış sanırız. Bu arada Katar’la aramızda saat farkı yok.
Katar’da hava gerçekten de çok sıcak. Sabah saatleri olmasına rağmen çok bunaltıcı bir sıcak bu…
Katar’da Katarlı Araplardan daha çok Hindistan, Malezya ve Filipinler’den hizmet sektöründe çalışmak için gelenler var.
Zamanımız kısıtlı olduğu için ilk olarak Souq Waqif’le başlıyoruz gezimize. Burası geleneksel Arap çarşısı. Bizdeki Kapalıçarşı gibi bir yer.
Souq Waqif
Doha çok sakin bir yer. Nüfusu oldukça az.
Akşam Pearl Qatar denilen yere gidiyoruz. Çok lüks markaların olduğu, rezidansların bulunduğu bir yer; ama çok sessiz ve boş.
Burada çok lüks araçlara rastlıyoruz. Petrol zenginleri olmalarına rağmen tüm yiyeceklerini ithal ediyorlar.
Bir sürü gökdelen var; ancak hepsinin boş olduğunu öğreniyoruz. Gelecek yıllar ve tahmini göç edecek nüfusu düşünerek inşa ettiklerini öğreniyoruz. Ayrıca Dünya Kupası’na da ev sahipliği yapacakları için hazırlık yapıyorlarmış.
24 Haziran’da yine yollara koyuluyoruz. Yolda giderken kordon boyunca jogging yapan tek tük insanlar görüyoruz. Askılı üstlü kadınlar olduğunu görünce bu konuda çok katı olmadıklarını anlıyoruz. Gerçekten de ülkede hem geleneksel giyinen, hem de modern giyinen bir kesime rastlıyoruz.
Daha sonra Golden Souk’a gidiyoruz; yani Kuyumcular Çarşısı. Burası küçük, geleneksel bir çarşı.
Öğleden sonra saat 2’de Hummer’la çöle doğru yola koyuluyoruz. Öğleden sonra yola koyulmamızın sebebi, çölün bu saatlerde daha güzel göründüğünü bize söylemeleri. Yolda bir de “dikkat deve çıkabilir” tabelaları görüyoruz. Çok hoşumuza gidiyor 🙂 Çölde bu kadar kum fırtınası olacağını hiç tahmin etmiyoruz. Heryerimiz kumla doluyor. Ağzımızda çıtır çıtır kum yiyoruz 🙂 Buradaki çölün en önemli özelliği ise denizin yanında yer alması. Bernardo Bertolucci’nin meşhur “Çölde Çay” filmindeki gibi çölde bir de çay içmek istiyoruz. Ancak çadırımızda çay yerine kola içmek zorunda kalıyoruz 🙂