ÜÇ DİNİN GÖZBEBEĞİ, DÜNYANIN KALBİ: KUDÜS
İsrail gezimizin ilk durağı olan Tel Aviv’e yolculuğumuz Ankara’dan başlıyor. Önce İstanbul’a, İstanbul’dan da yaklaşık 2 saatlik uçuşla Tel Aviv Ben Gurion Havaalanına varıyoruz. Kişi başı 9 şekel ödeyerek otobüsle şehir merkezine geliyoruz. [İsrail’in para birimi şekel. 1 Şekel 5,21 TL (2022 Kasım)]. Havaalanında tren, taksi ve dolmuş gibi alternatifler de bulunmakta.
Akdeniz kıyı şeridinde konumlanan Tel Aviv şehri ülkenin teknoloji ve finans merkezidir. Yahudi, Müslüman ve Hristiyan Araplardan oluşan şehir birçok araştırmada dünyanın en iyi şehirleri sıralamasında yerini almış gözükmektedir. Bununla birlikte dünyanın en pahalı şehirleri arasında da üst sıralarda yerini aldığını belirtmeden geçmeyelim.
Tel Aviv Belediyesi tarafından turistlere ücretsiz hizmet veren şehir turu imkânından yararlanıyor ve ilk günümüzü hızlı bir Tel Aviv turuna ayırıyoruz. Önce rehberimizle tanışıyoruz. Türk olduğumuzu öğrenince İstanbul ve Ege seyahatinden bahsediyor bize. Ardından sırasıyla HaCarmel Market, Bauhaus, Independence Hall, the Great Synagogue’u geziyoruz.
Ortadoğu’nun ve dünyanın en politik, dini ve stratejik yerlerinden belki de birincisi konumunda bulunan Kudüs’teyiz. “Kudüs” ya da İbranice “Yeruşalayim” yani “Barışın Şehri” “Kutsal tapınak” olarak nitelenen Kudüs’ün önemini anlatmak için dinler tarihini detaylı olarak anlatmamak olmaz; ancak bir gezi yazısının kapsamı Kudüs’ün üç ilahi din için önemini vurgulamaya yetmez. Bununla birlikte Kudüs’ün kısaca dini, tarihi, stratejik ve politik önemine değinmeden de bu yazı amacına ulaşamaz.
Yahudiler için “Tanrı’nın seçtiği şehir”, yeryüzünün merkezi, dünyanın başladığı yerdir Kudüs. Müslümanlar için önemi ise, Hz. Muhammed burada Mescid-i Aksa’da Miraç’a yükselmiştir. Hıristiyanlık için ise, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği, göğe yükseldiği ve yeniden dirileceği yerdir. Bu nedenle Kudüs üç din için de kritik öneme sahiptir ve politik çekişmelerin de odağında yer almaktadır. Kudüs için coğrafi alan olarak küçük, ama etki alanı büyük bir yer diyebiliriz.
Bilindiği üzere Hz. Musa İsrailoğulları’nı Mısır’dan çıkarmış ve Sina’da kendisine Rab tarafından “On Emir” gönderilmiştir. Tevrat’a göre, Hz. Davud Büyük İsrail Devleti için bu şehri inşa ettirmiştir. Ancak, Kudüs’ün kutsallığı Hz. Musa’dan çok Hz. Davud’a dayanmaktadır. Hz. Davud, İsrailoğulları’nın en kıymetli varlığı “Ahit Sandığı”nı Hebron’dan Kudüs’e getirip Yahve adına bir tapınak yaptırmak ister. Tapınağı yaptırmak oğlu Süleyman’a nasip olur. Kudüs’ün kutsallığı böylece başlar. Kutsal Ahit Sandığından kısaca bahsedecek olursak İbraniler’in “Yeni Ahit” kitabına göre, Tanrı emri ile yapılan, “On Emir”in yazılı olduğu iki taş tableti içeren, bazı olağanüstü özelliklere sahip ahşap bir sandıktır. Babil kralı Nebukadnezzar (Buhtunnasır) Süleyman mabedini M.Ö. 587’de yıktıktan sonra Ahit Sandığı da kaybolur. Sandığın bugün nerede olduğuna dair birçok söylenti var. Bu arayışın özellikle Yahudiler için politik sonuçlarını da gözlemlemek kaçınılmazdır.
Hz. Süleyman tarafından yaptırılan mabet İbranice “Bet ha Mikdaş”, Arapça “Beytül Makdis” adıyla anılmaktadır. Yahudi inancında tapınak Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etmek için götürdüğü yerde inşa edilmiştir.
Tapınağın gördüğü en büyük yıkım ise Roma İmparatoru Hadrianus döneminde yaşanmıştır. İşte bugün Yahudiler tapınaktan kalan tek anı olarak “Ağlama Duvarı” ya da “Western Wall” önünde tapınağın yıkılışını yâd etmekte; ibadet etmekte ve mabetin yeniden yapılacağı günü düşünerek dualar etmektedirler. Ağlama Duvarı 485 metre uzunluğunda 18 metre yüksekliğindedir.
Müslümanlar için de son derece kutsal olan Kudüs’te ilk kıble olarak Mescid-i Aksa’ya yönelinmiştir. Müslümanlar için Mescid-i Nebevi ve Kabe ile beraber üç kutsal bölgeden biridir. “El Aksa” Arapça’da “en uzak” anlamındadır ve Kabe’ye olan uzaklığı vurgular. Mescid-i Aksa’nın kalbi olan altın kubbeli Kubbet-üs Sahra ise MS. 691’de Emeviler tarafından yaptırılmıştır. Kubbenin altı “muallak kayası” olarak adlandırılmıştır; oysa merdivenlerle çıkılan kısmın altında yer alan, yani daha geniş alan bu kayayı temsil etmektedir. Burası İmam Gazali ve Muhyiddin İbnül Arabi tarafından Allah’a yakın olmakla eşdeğer olarak ifade edilmiştir.
Kubbet-üs Sahra’nın altındaki mağara “ervah mağarası” yani “ruhlar mağarası” olarak da adlandırılmaktadır. Burada Hz. Muhammed’in kendisinden önceki peygamberlere namaz kıldırdığı söylenmektedir.
Hıristiyanlar için öneminden de kısaca bahsedecek olursak, Hıristiyan kaynaklarına göre, Hz. İsa Kudüs yakınlarındaki Beytüllahim’de doğmuştur. Kudüs’te yer alan Kutsal Kabir Kilisesi 4. yüzyılda Ortodokslar tarafından inşa edilmiştir ve “Yeniden Diriliş Kilisesi” olarak adlandırılmaktadır. Kilisenin Hz. İsa’nın çarmıha gerildiğine inanılan tepe olması nedeniyle de Hıristiyanlar için kutsal bir yerdir. Ayrıca Hz. İsa’nın burada yeniden dirileceğine inanıldığı için de Hıristiyanlar için önemli bir hac noktasıdır.
Kudüs’e gitmek için biz öncelikle Tel Aviv merkezde bulunan tren istasyonundan trene binmeyi tercih ettik. Belirtmek gerekir ki tren burada gerçekten işlevsel bir ulaşım aracı ve metro gibi konforlu. Kudüs’te indiğiniz yerden de tramvaya binip Mescid-i Aksa’ya ulaşabilirsiniz. Buradan da bir taksi ile “Zeytin Dağı”na çıkıp Mescid-i Aksa’ya tepeden bakabilirsiniz.
Mescid-i Aksa surlarla çevrili bir yer ve bir çok kapı da bu surlarda yer almaktadır. Bu surlar Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Yafa Kapısı da bu şehrin sekiz kapısından biri ve Osmanlı zamanından kalmadır. Yafa Kapısı’na yakın çıkışta bulunan cafelerde de kahve keyfi bu yoğun gezinin ardından iyi gelecektir.
Tel Aviv’e geri dönüşte shalom (ya da HaShalom) denilen yerde inerek akşam yemeğimiz için bir yer seçmeye koyuluyoruz.
Ertesi gün Tel Aviv’in eski bölgesi Old Jafa’yı detaylı gezmeye başlıyoruz. Burasının mimari dokusunu İstanbul’a benzettiğini söyleyen oteldeki görevli kadının biraz olsun haklı olduğunu düşünüyoruz. Burası gerçekten de Tel Aviv’in diğer bölgelerinden çok farklı bir mimari dokuya sahip. Zaten Osmanlıdan kalma eserler de bu durumu doğruluyor. Şehre hakim noktadan fotoğraflar çekebileceğiniz bir yer olması bakımından da bu yer güzel fırsatlar sunmakta.
Saat kulesinin olduğu meydandan gezimize başlıyoruz. Birçok cafe, restaurant hediyelik eşya dükkânları, sanat sokakları vb. mevcut. Yürüyerek gezdiğimiz Jafa’da güzergâhımızda Jafa Limanı, the Mosque of the Sea, the Zodiac Alleyways, Dilek Köprüsü gibi yerleri görme imkânı buluyoruz.
Yöresel yemek yemek istiyorsanız burada mola verebilir falafel yiyebilirsiniz. Biz akşam yemeği için buraya yakın mesafede deniz kenarındaki “the Old Man and the Sea Restaurant”ı tercih ediyoruz. Hem ana yemek (genelde balık) ve yanında zengin mezeleri ile yöresel yemekleri tadabileceğiniz bir yer olması hem de manzarası ile gerçekten de tercih edilebilecek bir yer olduğunu görüyoruz.